Ana içeriğe atla

ZÜLKARNEYN HAKKINDAKİ MÜLAHAZALARIM

Kehf Suresi’nde 83.ayetten 99.ayete kadarki ayetlerde Zülkarneyn’den bahsedilir. Aşağıda arz edeceğim karine-i manialar sebebiyle Zülkarneyn, bir şahs-ı ferd değil de bir şahs-ı manevi olduğuna kanaat getirdim. Yine de doğrusunu Allah bilir. Biz keyfiyeti ne ise bir Zülkarneyn’e iman ettik, çünki ayet bildirmiş.

1-Zülkarneyn, iki asır, iki insan ömrü anlamlarına gelir. Karn kelimesinin 20 küsür anlamı var. En önemlileri bu yazdığım iki anlam.

2-Zülkarneyn’e verilen her şeyden bir sebep bir şahs-ı ferdin takadının üstünde bir durumdur. Çünki tek kişi kendi başına dünyanın her tarafına gidip oralarda hakimane hükmedemez.

3-Her gittiği yerde oranın diliyle konuşuyor. Bir ferdin yüzlerce dil bilmesi mümkün değil. Mu’cizedir dense, böyle bir mu’cize Büyük Peygamberler’e bile verilmemiş. Bu ancak bir cemaat tarafından yerine getirilebilecek durumlardır.

4-Ayetlerde anlatılan dağlar seviyesindeki demirden seddin maddi manada bir sed olmadığını düşünüyorum. Çünki 98.ayette bu seddin (kıyamet günü) yerle bir edileceğinden bahsediliyor. Halbuki kıyamete kadar baki kalacak iki dağ arasında ve dağlar seviyesindeki demirden bir set, bugün için dünyanın hiçbir yerinde yok! Himalayalar dahil bugün insanoğlunun gitmediği yer yok! Ve demirden bir set de yok! Kıyamet günü yerle bir edileceğini şuradan anlıyorum: 94.ayette Ye’cüc ve Me’cüc’den bahsedilir. Ye’cüc ve Me’cüc’ün kıyamet öncesi ortaya çıkacak iki fesat taifesi olduğu sahih hadislerle bildirilmiş. Zülkarneyn’in seddi ise Ye’cüc ve Me’cüc’ün fesatlarını yapamamaları için yapılmıştı.

5-Hemen hemen söz anlamayacak kadar cahil bir durumda bulunan bir topluluk, maddi manada o günün şartlarında bu kadar demiri nereden tedarik edebilirler? Halbuki 96.ayette demiri halkın topladığından bahsedilir. Yer yüzünde demir namına kazma kürek ne varsa toplansa bile dağ gibi bir seddin meydana gelmesine yetmez!

6-Bu demirlerin ateşle kızartılıp kor haline getirildiğinden bahseder aynı ayet! Bu dağ gibi dev demirden set, hangi yakıt kullanılarak kızartıldı? Kaç tane dağ gibi odun yığınları toplanabildi? Farz-ı muhal toplandığını kabul etsek yine aynı ayette “körükleyin!” isteği var! Alevleri göklere çıkan bir ateş topuna nasıl yaklaşılacak da körüklerle harlatılacak? Bunun müteşabih bir ayet olduğu gayet açık!

7-Zülkarneyn, “bana erimiş bakır getirin de kor halindeki demir seddin üzerine dökeyim” diyor. Bu da olacak şey değil! Çünki kızarmış dev demir kütlesinin yakınına onlarca metre yaklaşılamaz bile! Nerede kalmış üzerine erimiş bakır dökmek! Dense ki o günde dökecek teknoloji var olmuş olabilir. O zaman biz de deriz: Böyle teknolojinin geliştiği bir dönemde demirden seddin bir anlamı kalmaz! Zira Ye’cüc ve Me’cüc de o teknolojiden istifade ile seddin altından veya kenarından tünel yapar veya kenar dağlardan yol açar ve varacağı yerlere ulaşır!

8-Ye’cüc ve Me’cüc’ün iki fikr-i küfrî akım ve bu akımların yayılmasına gayret eden müfsitler topluluğu olduğunu düşünüyorum. Bu seddin de bu iki küfrî akımın yayılmasını durduran iki nurlu fikr-i salih olduğunu düşünüyorum. Bu akımların birbiriyle olan mücadelelerinin iki asır süreceğini de “Zülkarneyn” kelimesinden çıkarıyorum.

9-İki asrın ne zaman başladığını şu istidlal ile buluyorum: Erimiş bakır ne zaman ki böyle azim kor haline getirilmiş demir üzerine dökülebilir, işte o zamanda Zülkarneyn zuhur eder. Üstad Hz.Deccal’ın yeryüzünü 40 günde dolaşması Hadis-i Şerifini, yeryüzünün ilk defa 40 günde dolaşılabileceği vasıtanın icad edilmesi zamanı ile, yani trenin icad edilmesi ile; Deccal’ın bir gününün bazen bir yıl, bazen bir ay, bazen bir hafta, bazen de normal gün olarak olacağı Hadis-i Şerifini de onun kuzey kutup tarafından çıkıp güneye doğru ineceğini ve dünyaya yayılacağını yorumlaması gibi (5.Şua) yorumlayarak Zülkarneyn’in çıkma zamanının da 20. ve 21. Asır olduklarına hükmettim. (Allah-ü a’lem!)

10-Nihayet bu set kıyamet öncesi misyonunu kaybedince her yeri Ye’cüc ve Me’cüc’ün istila edeceğini düşünüyorum. Bu düşüncemi Enbiya Suresi’nin 96.ayeti destekliyor. O ayette deniliyor ki: “Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün (seddi) açıldığı ve onların her tepeden akın etmekte olduğu ve gerçek va’d (olan kıyamet)in yaklaştığı zaman bir de bakarsın ki, inkar edenlerin gözleri (dehşetten) donuktur...”( Dehşet, kıyametin kopmasından kaynaklanıyor.) Bu istiladan sonra yeryüzü küfür ile dolunca, iman mağlub olunca yeryüzünün de misyonunun sona ereceğini ve kıyametin kopacağını düşünüyorum. Kıyamet hakkında ve Risale-i Nur’un galibane fütühatının Hicri 1506’da son bulacağını bir hadis-i Şerif’e istinaden Üstad Hz. söylüyor (Kastamonu Lahikası). Üstad Hz.nin bu yorumu düşüncelerimi destekliyor. Risale-i Nur misyonunun 1506’da sona ermesi ve Risale-i Nur’un ömrünün iki asır kadar sürmesi, gayet derecede calib-i dikkat ve çok manidar!

11-Demirin en temel bir fikr-i nurani olduğunu, bakırın da onu tahkim edici ilave bir fikr-i nurani olduğunu düşünüyorum. Bana göre bu iki fikr-i nuraninin demir kısmı Risale-i Nur’dur, bakır kısmı da Pırlanta Serisi’dir. Başka da olabilir ama şimdilik bu ikisinin önünde başka eserler yok!

12-Allah-ü a’lem Zülkarneyn bu zikrettiğim karine-i manialar sebebiyle bir Şahs-ı Manevi’dir. Çünki bu kadar fesadı önlemek, tek bir kişinin yapacağı işler değildir. Peygambere bile verilmeyen harikaların bir şahs-ı ferde verilmesi düşünülemez. Verilse çok harika olması hasiyeti ile sırrı teklife muhalif düşer. Allah-ü Teâla sırrı teklif sebebiyle mu’cizeleri bile peygamberlerine bir şart-ı âdi ile vermiş. Dense ki Hz. İbrahim’i ateş yakmadı, burada sırrı teklif ihlal edilmiş olmadı mı? Hayır! Hz.İbrahim’i ateşin yakmamasını halkın gördüğünü düşünmüyorum. Öyle sırrı teklifi ihlal edecek açık bir mu’cize olsaydı en azından düzinelerce insanın iman etmesi gerekirdi. Halbuki Hz.Lut’dan başka iman edeni bilmiyoruz. O da ateşe atılmadan önce iman etmiş biriydi. Zannederim Hz.İbrahim ateşe atıldıktan sonra halk evlerine çekip gitti. Sonrasında da “ateş yakıp kül etmiş”sandıklarından üzerinde durmadılar. Bu zaman zarfında da Hz.İbrahim ile Hz.Lut oralardan ayrıldılar.Böylece sırrı teklif ihlal edilmemiş oldu.

13-İçinde yaşadığımız zaman diliminin tam da Ye’cüc ve Me’cüc zamanı ile Zülkarneyn zamanı olduğunu düşünüyorum. Hatta şüphe etme oranım çok düşük! Allah-ü a’lem bissavap

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli (olan insanlar)! Şüphesiz ki O(Nûh), çok şükreden bir kul idi.”             -Yâ Sîn Sûresi’nin 41.ayetinin meali: “Yine onlar için (kudretimize) bir de

ADEM’E SECDE ETME MESELESİ

                    Kur’an-ı   Kerim’de Hz. Adem’in yaratılmasından, meleklerin ve İblis’in (cinlerden olan şeytanın) Adem’e secde etmesinden çok surelerde bahsedilir.                 Secde nedir? Öncelikle bunu anlamaya çalışalım. Secde muhatap karşısında benliği, sıfırlama eylemidir. Muhatabı tazim etme ameliyesidir. Bu manada secde sadece Allah’a yapılır. Çünki insan eşrefi mahlukat olarak yaratıldığından ancak kendinden daha şerefli olana tazimde bulunur ki, O da Allah’dır. Tazim dışında saygı, selam manasında da secde vardır. Ümmeti Muhammed’e izin verilmese de eski ümmetlere izin verilmiş. Hz. Yusuf’un kardeşleri, anne ve babası Mısır’a geldiklerinde saygı ve selam anlamında secde etmişlerdi. Japonlar ve Koreliler, sevdiklerine saygı ve selam manasında rüku’ eder gibi eğilirler. Muhtemelen eski dinlerin bir kalıntısı olarak adetlerinden olmuş.                 Secde muhatabın üstünlüğünü kabul etme manasını da taşır. Malum secde, yere kapanarak yapılan bir ameliyedir. Allah’

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gayet net anlatacağım inşallah. Önce ayetin mealini yazalım: “Erkekler, kadınlar üzerine hakimdir(onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın (insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Saliha kadınlar ise, itaatkar o