Ana içeriğe atla

ALLAH’IN BİRLİĞİNİ NASIL ANLARIM?

 

Allah’ın varlığı gayet derecede aşikar olduğu gibi birliği de o derecede aşikardır. Çok  delillerle Allah’ın birliği isbat edilebilir. Biz burada dört delille Allah’ın birliğini isbatla yetineceğiz.

          1-Kainat çapındaki intizam, Allah’ın bir olduğunu isbat eder:

Bir yerde bir intizam, bir düzenleme varsa orayı nizama sokan, düzenleyen birisi var demektir. Mesela şu sayfada bir düzenleme var mıdır? Vardır! Çünki harfler öyle sıralanmış ki, bu sıralama ile Türkçe olarak bir düşünce ifade ediliyor. Öyleyse bu sayfayı düşüncesine göre birisi düzenlemiştir, yani yazmıştır. İki kişinin milimi milimine aynı şeyleri düşünmesi ve binlerce harfleri bir anlam ifade edecek tarzda arka arkaya birbirinin aynısı kelimelerle yazması imkansızdır. Bu sayfa bu şekilde anlam ifade edecek şekilde yazılmışsa, bu sayfanın bir kişi tarafından düşünüldüğü ve yazıldığı isbat edilmiş olur. Aksi takdirde tesadüfen olduğunu kabul etmek gerekir ki, bunu da hiçbir akıl kabul etmez. Aynen bu misalde olduğu gibi bir canlı türünün anatomileri eksiksiz ve fazlasız aynıysa, o canlı türünü o şekilde tek bir irade düzenlemiş, yaratmış demektir ki, O da Allah’dır.

Başka bir misal: Bir araba gayet derecede hızlı bir seyirle yoldan çıkmadan gidiyorsa, o arabayı tek bir şoförün sevkettiği anlaşılır. O araba aynı anda iki kişinin iradesi ile sevk edilemez. Eğer iki kişinin iradesi işin içine karışsa o araba yoldan çıkar. Aynen bunun gibi gökyüzünde araba misali sayısız yıldızlar, gezegenler son derece süratle dolaşmaktadırlar. Bazı yıldızların korkunç çekim kuvveti olmasına rağmen hiçbir yıldız ve gezegen diğerleri tarafından yutulmadan, selametle yörüngelerinde hareket etmektedirler. Bu da gökyüzündeki tüm yıldız ve gezegenlerin tek bir irade tarafından sevkedildiğini isbat eder. O irade de Yüce yaratıcı Allah’ın iradesidir. Eğer gökteki yıldızlar bir ilahın değil de iki veya daha fazla ilahın iradeleri ile sevkedilir olsaydı, gökyüzündeki yıldızlar birbirine girer, çarpışırlardı. Kainat, kainat olmaktan çıkar, her yer fesada uğrardı. Madem hiçbir fesada uğrama yok, her şey gayet derecede intizam içinde sevkolunuyor, öyleyse tek bir kudret eliyle sevkolunuyor demektir. O kudret eli de Allah’dır.

2-Vahidiyet sırrı,  Allah’ın bir olduğunu isbat eder:

Bir oluşumu, mesela bir arabayı inceleyelim. Aynı model bir araba olsun. Arabanın 100 ayrı parçası olsun. Ve bu arabadan yüzbinlercesi yollarda olsun. Aynı model ve aynı markalı bu arabalardan piyasada kaç tane varsa, hepsi biraraya toplansa görülecek ki, tüm arabaların o 100 adet parçalarından herbir parçanın hepsi, milimi milimine yek diğer parçanın aynısı olduğu görülecektir. Şeklinde, uzunluğunda, kısalığında, hacminde, hatta ağırlığında 1 milim kadar bir farkı yoktur. Öyleyse lisan-ı haliyle bu arabalar neyi söylemektedirler? Şunu diyorlar:

-Bizim fabrikamız, kalıbımız aynı!

-Bizi tasarlayan, dizayn eden düşünce aynı!

Yani çok arabaların ortak özelliği, tek bir fabrikadan üretilmiş olmasıdır. Yani çok olsalar da tıpa tıp aynı özellikleri taşımalarıdır. Buna vahdaniyyet sırrı diyoruz. Yani çoklukta birlik! Aynen bunun gibi tüm canlı türlerine bakıyoruz. Her tür kendi aralarında aynı organları, aynı görünümü gösteriyorlar. Mesela her insan bir kafa, bir gövde, iki kol, iki el, iki bacak, iki ayak, iki göz, iki kulak, tek burun, tek ağız, eller ve ayaklarda beşer parmak, tek kalb, tek mide, şu kadar kemik, şu kadar organ...Ne fazla, ne eksik! Her insana ortak aynı organlar verilmiş. Bu da tek bir yaratıcı tarafından yaratıldıklarını gösterir. Yani çok insan olmasına rağmen her biri eksiksiz ve fazlasız aynı organları taşıyorlar. Tıpkı yukarıda bahsettiğimiz arabanın eksiksiz ve fazlasız 100 parça taşıması gibi. Nasıl ki arabalardaki parçaların birbirinin her yönüyle aynı olmaları tek bir fabrikada üretildiklerinin isbatı oluyorsa, her organıyla ne eksik, ne fazla birbirlerinin aynı olan insanların da tek bir kudret eliyle yaratıldığı isbat edilmiş olur. Aynı model arabalar tek bir fabrikayı gösterdikleri gibi her tür canlılar da tek bir yaratıcılarının olduğunu gösterir. Eğer birden fazla yaratıcı olsaydı, canlı türler arasında ortak özellikler olmazdı. Olduğuna göre yaratıcıları tekdir, o da Allah’dır.

3-Ehadiyyet sırrı, Allah’ın bir olduğunu isbat eder:

İkinci misalde verdiğimiz arabaların her şeyi aynı olmasına rağmen bir tek şeyinin ayrı olması lazım ki, yek diğerinden farkı olsun ve aynı arabayı başka başka kişiler sahiplenmeye kalkışmasın. O farklılık da herbir arabanın şase numarasının ayrı olmasıdır. Bu numara, o arabanın sahibine ait olduğunu gösterir ve aynı numara başka hiçbir arabada bulunmaz. O numara o arabanın kimliğidir. Buna biz ehadiyyet sırrı diyoruz. Yani çoklukta teklik! Yani çok araba içinde her araba şase numarasıyla tektir. Aynen bunun gibi herbir insanın sesi, siması, parmak izleri yek diğerinden farklıdır. O ses, o sima, o parmak izleri o insanın kimliğidir. İki ses telinden milyarlarca ayrı sesin olması, bir cm2 alanda yine milyarlarca birbirinden farklı parmak izinin olması, her simanın farklı görünümde olması tek bir kudret elinden dizayn edildiğini, yaratıldığını gösterir. Üstelik ölmüş insanların ses, sima ve parmak izleri de ayrıydı. Gelecek insanların da sesleri, simaları, parmak izleri tüm insanlardan farklı olacak! Bu da ezelden ebede kadar tek bir yaratıcı tarafından yaratıldığını isbat eder. Eğer iki ilah olsaydı mutlaka bazı parmak izlerinde, seslerde, simalarda tıpa tıp birbirinin aynısı olduğu görülecekti. Çünki iki ilah birbirinden bağımsız dizayn etmekte olduklarından bu örtüşme kaçınılmaz olacaktı. Herkesin ses, parmak izi ve simasının farklı oluşu tek bir irade tarafından dizayn edildiğini isbat eder ki O da Allah’dır.

4-Allah’ın mekandan münezzeh olması bir olduğunu isbat eder:

Allah her yerde olduğundan –çünki her şeyi yaratan O, yaşatan O, varlığını devam ettiren O- hiçbir yere sığmaz. Yani mekandan münezzehdir. Madem her yerde tek bir Allah var, öyleyse evrende ikinci bir ilaha yer kalmıyor. En basitiyle Allah’ın bir olduğu böylece de anlaşılır ve isbat edilir.   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli (olan insanlar)! Şüphesiz ki O(Nûh), çok şükreden bir kul idi.”             -Yâ Sîn Sûresi’nin 41.ayetinin meali: “Yine onlar için (kudretimize) bir de

ADEM’E SECDE ETME MESELESİ

                    Kur’an-ı   Kerim’de Hz. Adem’in yaratılmasından, meleklerin ve İblis’in (cinlerden olan şeytanın) Adem’e secde etmesinden çok surelerde bahsedilir.                 Secde nedir? Öncelikle bunu anlamaya çalışalım. Secde muhatap karşısında benliği, sıfırlama eylemidir. Muhatabı tazim etme ameliyesidir. Bu manada secde sadece Allah’a yapılır. Çünki insan eşrefi mahlukat olarak yaratıldığından ancak kendinden daha şerefli olana tazimde bulunur ki, O da Allah’dır. Tazim dışında saygı, selam manasında da secde vardır. Ümmeti Muhammed’e izin verilmese de eski ümmetlere izin verilmiş. Hz. Yusuf’un kardeşleri, anne ve babası Mısır’a geldiklerinde saygı ve selam anlamında secde etmişlerdi. Japonlar ve Koreliler, sevdiklerine saygı ve selam manasında rüku’ eder gibi eğilirler. Muhtemelen eski dinlerin bir kalıntısı olarak adetlerinden olmuş.                 Secde muhatabın üstünlüğünü kabul etme manasını da taşır. Malum secde, yere kapanarak yapılan bir ameliyedir. Allah’

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gayet net anlatacağım inşallah. Önce ayetin mealini yazalım: “Erkekler, kadınlar üzerine hakimdir(onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın (insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Saliha kadınlar ise, itaatkar o