Ana içeriğe atla

ALLAH NEREDEDİR?

 

Allah sınırsız büyük olduğundan hiçbir yere sığmaz. Hatta her yer, koca kainat, O’na nisbeten bir noktadan ibarettir. Kainat durmadan genişlediği halde Allah ile mukayese edildiğinde o noktadan öte geçemez! Hem içi Allah ile dolu bir noktadan öte geçemez! Allah her yerdedir, her yer bir yerde biter de ötesi yine sonsuza dek Allah’dır. İdrakimiz burada biter. Daha ötesini zorlamak aklın sigortalarını attırır. Zaten akıl da buraya kadardır, daha ötesini düşünmek vazifesi değildir! Ziya Paşa merhum ne güzel söylemiş: “İdrakı Meali bu küçük akla gerekmez; zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez!”

Allah’ın Zatı vardır, sıfatları vardır, isimleri vardır. Bilemeyeceğimiz daha nice hasiyetleri vardır. Zatıyla, sıfatlarıyla, isimleriyle Allah bir bütündür, birbirinden ayrılmaz. Mahlukat, Allah’dan ayrı bir yerde değildir. Çünki o takdirde Allah’ı sınırlamış oluruz. Allah ise sınırsızdır. Allah mahlukatının kendilerine kendilerinden daha yakındır. Kâf Sûresi 16. Ayette Allah şöyle buyurur: “Çünki Biz, ona şah damarından daha yakınız!” Şah damarından daha yakın olmak, Allah’ın insana, insanın kendisinden daha yakın olduğu anlamında mecaz bir ifadedir. Bunu bir temsil ile akla yaklaştıralım: Yerçekimi diye bir kanun vardır. Yeryüzü bazında bu kanun, her şeye o şeyden daha yakındır. Yani o şeyin hücrelerinin içinde bile yerçekimi kanunu vardır. Demir bile olsa o demirin en içindeki en küçük atomuna kadar yerçekimi kanunu ona nüfuz eder ve onu yerin merkezine doğru çeker. Teşbihte hata olmasın! Allah da yerçekimi kanunu temsilinde olduğu gibi kâinat çapında her şeye her şeyden daha yakındır. Her şeyin en merkezinin merkezinde dahi Allah vardır ve o şeyden haberdardır, o şeyi Rab ismiyle terbiye ve kontrol eder, Hayy ismiyle yaşatır, Kayyum ismiyle varlığını devam ettirir, Rezzak ismiyle ihtiyacını görür, Mümît ismiyle de öldürür. Yani bir şeyin varlığının Allah’ın dışında olması gerekmez,O şey, Allah’la beraber vardır. Muhiddin-i Arabi “hiçbir mevcud yok; ancak O vardır” derken ihtimal Allah içindeki mahlukatın varlığına varlık nazarıyla bakmamış, hem mahlukat ölümüyle müşahade aleminden çekildiği için onlara varlık nazarıyla bakmamış. Dünü yok, yarını yoksa o yok demektir demiş. Her zaman var olana, varlığı ezelden ebede vacip olana var demiş ki, bu da sadece Allah’dır. Fatır Suresi 28. Ayetinde Allah ü Teâlâ der ki, “...kulları içinde Allah’dan ancak Alimler korkar...” Bu ayet, Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu bilenlerin ancak Allah’dan korkacağını bildirir. Bu bilgiye de ancak Alimler erişebilir. Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu tahkiki bir surette idrak eden kimseye de Alim denir. Aksine kaç üniversite bitirse bile Allah’ın varlığından gafil olana alim denmez! Evet, Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğunu bilen bir kimse, kul hakkı yiyemez, hırsızlık yapamaz, yolsuzluk yapamaz, rüşvet alamaz ve veremez, bir başkasına zulmedemez, işkence hiç yapamaz, zina edemez, yalan söyleyemez, bir başkasını öldüremez, herkesi kendisi gibi bir kul gördüğünden kibirlenemez, böbürlenemez, Allah’ın verdiği yetenekleri kendinden bilerek övünemez, kalb kıramaz, başkalarını rahatsız edecek şekilde arkasından konuşamaz, iftira hiç edemez! Es kaza bunlardan birini yapsa vakit geçmeden tevbe eder ve hukukun yaptırımlarına itiraz etmez!   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NUH TUFANI TÜM DÜNYAYI KAPSADI MI?

              Hûd Sûresi’nin 25. Ayetinden 48. Ayetine kadar Hz. Nûh’dan, gemisinden ve tufandan bahsedilir. Başka sûrelerdeki ayetlerle beraber bu sûredeki ayetlere toplu bakınca Nûh Tufanı’nın tüm dünyada olduğunu anlarız. Şöyle ki:             -Nûh as kavmi içinde 950 sene kalıyor. Hûd-40. Ayette belirtildiği üzerine Hz. Nûh’a pek az kişi iman etmişti. Bir oğlu ile diğer zevcesi bile iman etmemişti. Kavminin arasında bu kadar uzun yıllar kalmasına rağmen Hz. Nûh’a Hz. İbrahim ve Hz. Lût gibi başka insanların bulunduğu beldelere hicret etmesi emredilmemişti. Buradan anlaşılıyor ki insanlık henüz çoğalıp yayılmamıştı. Binaenaleyh Nûh Tufanı’nın başka masum insanların korunması amacıyla yerel olmasını mucip bir sebep gözükmüyor.             -İsrâ Sûresi’nin 3. Ayet meali: “(Ey) Nûh ile beraber (gemide) taşıdığımız kimselerin nesli (olan insanlar)! Şüphesiz ki O(Nûh), çok şükreden bir kul idi.”             -Yâ Sîn Sûresi’nin 41.ayetinin meali: “Yine onlar için (kudretimize) bir de

ADEM’E SECDE ETME MESELESİ

                    Kur’an-ı   Kerim’de Hz. Adem’in yaratılmasından, meleklerin ve İblis’in (cinlerden olan şeytanın) Adem’e secde etmesinden çok surelerde bahsedilir.                 Secde nedir? Öncelikle bunu anlamaya çalışalım. Secde muhatap karşısında benliği, sıfırlama eylemidir. Muhatabı tazim etme ameliyesidir. Bu manada secde sadece Allah’a yapılır. Çünki insan eşrefi mahlukat olarak yaratıldığından ancak kendinden daha şerefli olana tazimde bulunur ki, O da Allah’dır. Tazim dışında saygı, selam manasında da secde vardır. Ümmeti Muhammed’e izin verilmese de eski ümmetlere izin verilmiş. Hz. Yusuf’un kardeşleri, anne ve babası Mısır’a geldiklerinde saygı ve selam anlamında secde etmişlerdi. Japonlar ve Koreliler, sevdiklerine saygı ve selam manasında rüku’ eder gibi eğilirler. Muhtemelen eski dinlerin bir kalıntısı olarak adetlerinden olmuş.                 Secde muhatabın üstünlüğünü kabul etme manasını da taşır. Malum secde, yere kapanarak yapılan bir ameliyedir. Allah’

KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?

                                                 KADIN DÖVMEK VAR MIDIR İSLAM DİNİNDE?                 İslam düşmanları güzel dinimize çamur atmak için bazı ayetleri dillerine dolayarak guya İslamiyetin kaba ve acımasız ve erkekleri kayırıcı bir din olduğundan bahsederler. Bu ayetlerin sayısı, iki elin parmağını geçmez. Aslında ayetler tabi ki yerli yerinde en doğru ve en isabetli olandır. Fakat kıt akıllarıyla anlayamıyorlar veya anladıkları halde şeytanlıklarından bile bile eleştiriyorlar. Kadınların zaaf damarlarından istifade ile onları kışkırtıyorlar. Bu çamur atma işinde serrişte ettikleri ayetlerden birisi de Nisa Suresi’nin 34. ayetidir. Haksız olduklarını Allah’ın izni ile gayet net anlatacağım inşallah. Önce ayetin mealini yazalım: “Erkekler, kadınlar üzerine hakimdir(onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın (insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Saliha kadınlar ise, itaatkar o